içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

KENDİ RİTMİMİZ VARDI

Âdap vardı, destur denilir ve edebe uyulurdu. Kol kırılır yen içinde kalırdı. Kem söz sahibine aittir der susulur. Her insanın ve ailenin mahremiyeti vardı. Kişilerin sınırları ve değeri vardı. Ailelerin sırları ve mahrem olan ulu orta söylenmez bir şekilde çözümler üretilirdi. Cenaze olunca evlerde yedi gün yemek pişmez. Radyo ve televizyon açılmaz, hatta komşunun evinden bile kahkahalar duyulmazdı. Komşuda pişen yemeğin kokusundan kul hakkı olur denirdi. Başkasının yenisine sevinilir, işlerine imeceyle destek olunurdu. Kaneviçe işlenir, iğne oyaları yapılırdı. Pantolonlarımız yamalı idi, ama her zaman temiz ve bu durumdan utanılmazdı. Yoksul veya alamayanlar alay konusu olmazdı. Yemekte konuşulmaz, başkasının tabağına göz dikilmezdi. Ekmek bölüşülür, yemek pişirilirken kokusu komşuya gider de kul hakkı geçer diye dikkat edilirdi. Selamsız iletişime geçilmez, destursuz meclise girilmezdi.

 

Ailede verilmesi gereken; sevgi, saygı, iyilik, sorumluluk, adalet, yardımseverlik, doğruluk, dürüstlük, güven, hoşgörü… vb. her insanda olması gereken insanî, toplumsal hasletler okullarda değerler eğitimi adı altında miş mış gibi masal gibi anlatılmazdı.

P. Neruda şiirine devam ediyor

Yavaş yavaş ölürler

İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,

tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı

görmek istemekten kaçınanlar

yavaş yavaş ölürler.

Sevdanın değeri vardı. Sevene saygıyla karşılık verilirdi. Aşkla cinsellik karıştırılmaz, seviyorum denilince akan sular durulurdu. Söz ağızdan çıtıysa bir kere, ne yapıp edilip gereği yapılırdı. Mesellerimiz vardı, yaşanmış ya da yaşanması muhtemel olaylarla anlatılırdı, içinde kulaklarımıza küpe olacak mesajlar verilerek.Şarkıların ve türkülerin ruhumuzu besleyen ritmi vardı.

 

 

Bu yazı 96 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum